“Asimilasyon Değil, Birlikte Yaşamanın Medeniyeti”
Türklerin tarih sahnesine bıraktığı en büyük miraslardan biri, savaş meydanlarındaki zaferler değil; halklar arasında kurduğu adalet düzenidir.
“Zorbalıkla Değil, Adaletle Var Olmak”
Tarih boyunca birçok millet büyük devletler kurdu, topraklar fethetti, halklara hükmetti. Ancak çok azı bu gücünü adaletle sürdürebildi. Türk milleti, sadece askeri zaferlerle değil; farklı din, dil ve kimlikleri yaşatarak kurduğu medeniyet anlayışıyla da dünya tarihinde ayrı bir yer edinmiştir.
Türkler, hâkim oldukları topraklarda asla “Herkes bana benzeyecek” demedi. Onun yerine, “Herkes kendi gibi olsun ama barış içinde yaşasın” dedi. Bu anlayış; Anadolu’dan Balkanlar’a, Orta Doğu’dan Kafkasya’ya kadar uzanan coğrafyalarda farklı halkların yüzyıllar boyunca bir arada yaşamasını mümkün kıldı.
“Farklılıkların Yaşamasına İzin Veren Devlet Anlayışı”
Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan birçok etnik grup, bu tarihsel hoşgörü ve adalet geleneğinin doğrudan mirasçısıdır. Türkler, kimseyi zorla kendine benzetmeye çalışmadığı gibi, halkların diline, dinine, kültürüne müdahale etmeden yaşamasına imkân tanımıştır.
Örneklendirme yaparken şu gerçeğin altını çizmek isterim , Anadolu topraklarında benim adlarını yazmadığım ( hepsini bilemediğim için) tarih sahnesinden silinmelerine rağmen küçük topluluklar halinde yaşayan topluluklar olduğu gerçeği ..
En bilinenleri örnekleştireceğim ,
Kürtler: Birlikte Yaşamanın En Canlı Örneği
Anadolu’nun doğusunda ve güneydoğusunda yüzyıllardır yaşayan Kürt halkı, dillerini, geleneklerini ve kimliklerini koruyarak Türkiye’nin bir parçası olmuştur. Hatta bazı Kürt bölgelerinde yaşayan Türkler zamanla Kürt kültürüne o kadar uyum sağlamışlardır ki, kendi kimliğini unutanlar dahi olmuştur. Bu, baskıyla değil; iç içe geçen, doğal bir kardeşliğin ürünüdür.
Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler: Dinî ve Kültürel Özerklik
Osmanlı Devleti döneminde Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler kendi ibadethanelerini, okullarını ve toplumsal kurumlarını kurarak varlıklarını koruyabilmişlerdir. Bugün hâlâ İstanbul’da Ermeni ve Rum okulları, kiliseleri ve gazeteleri faaldir. Fener Rum Patrikhanesi, dünyanın en eski dini kurumlarından biri olarak görevini sürdürmektedir.
Diğer Topluluklar: Sessiz Ama Kalıcı Varlıklar
Çerkesler, Gürcüler, Boşnaklar, Arnavutlar, Zazalar gibi birçok etnik topluluk, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde kendi kimlikleriyle yaşamaya devam etmiştir. Bugün hâlâ kendi dillerinde şarkılar söyleyip düğünler yapan bu halklar, Türk devlet geleneğinin yaşatma merkezli anlayışının en büyük göstergesidir.
“Asimilasyon Değil, Adalet”
Türk’ün hüküm sürdüğü hiçbir toprakta halklar tarihten silinmemiştir. Küçük topluluklar bile, inançlarını ve dillerini kaybetmeden günümüze ulaşabilmiştir. Bunun sebebi, Türklerin zorla asimilasyon uygulamaması; bilakis farklı kimliklerin yaşamasını güvence altına almasıdır.
Bu anlayış, sadece siyasal bir strateji değil; Türk töresine ve ahlakına dayanan köklü bir medeniyet tasavvurudur. Zira Türk’ün kılıcı düşmana karşı keskindir, ama komşuya karşı kalbi yumuşaktır. Çünkü asıl güç, başkasına tahakküm kurmakta değil; başkasını yaşatabilme cesaretindedir.
“Devlet Kurmak Türk’ün geleneğinde vardır ama en öncemlisi o Devleti Yaşatmak Sanattır”
Birçok millet devlet kurabilir, ama önemli olan o devleti adaletle yaşatabilmektir. Türklerin kurduğu devletler, sadece Türklerin değil, birlikte yaşadığı tüm halkların da devleti olmuştur. Bu nedenle hâlâ Türkiye’de farklı milletler, inançlar ve diller bir arada varlık gösterebilmektedir.
Bu toprakların çeşitliliği, bir zayıflık değil; tarihten gelen bir birlikte yaşama kültürünün zenginliğidir. Türk’ün adalet anlayışı, dün olduğu gibi bugün de barış içinde bir arada yaşamanın teminatıdır.
Ne zaman ki Türk Vatanı işgal edilme tehlikesi var, yada işgal etme hayalleri kuranların ülkemizde ki işbirlikçileri vasıtası ile devletin bir kısım yada tamamı kontrollerine geçtiği işte tam bu an’dan sonra biz Türklerin meşru müdafaa hakkımız doğar.
Bizim kurallarımız açık ve kesindir; bu kanunlar Türk Milletinin 6500 yıllık deneyimlerimizden, örf ve adetlerimizden alırız.
Hatırlatma yaptıktan sonra , Bizim amacımız , Türkiye’yi etnik yapısına göre dizayn etmek isteyen emperyalistlere karşı; biz bizi biliriz ve bu birlikteliği adı konmamış ANAYASAMIZLA yaptık , sizin parmak kaldırarak yapacağınız adı anayasa olanın aslında “emperyalist diretmesi” olan oyunun farkındayız demektir … ..